Pandemi sürecinde, dış ticaretteki lojistik faaliyetler de etkilendi. Bu süreçte, küresel konteyner krizi yaşanmaya başladı ve krizin etkisi hala devam ediyor. Pandemiyle birlikte gümrüklerde de bazı değişiklikler ve iş yapış şekillerinde bazı değişimler oldu. Bu süreçte gümrük sektörü de, diğer sektörlerde olduğu gibi dijitali daha fazla kullanmak durumunda kaldı.

Bu röportajımızda, gümrük sektörünün önde gelen isimlerinden biri olan Hür Line Gümrük Müşavirliği’nin kurucusu Yahya Erdoğan ile devam etmekte olan küresel konteyner krizini, tüm detaylarıyla masaya yatırdık ve pandemi sonrasında gümrüklerde yaşanan dijitalleşme sürecini konuştuk.

Sayın Yahya Erdoğan, öncelikle röportajımıza katılımınız için teşekkür ederiz.

Dış ticaretçileri yakından ilgilendiren bir gündem var konteyner krizi. Şu an bu küresel konteyner krizinin hangi aşamasındayız? Neler oluyor?

Yahya Erdoğan: Küresel konteyner krizinin tam ortasındayız. Kovid 19 salgınıyla birlikte birçok sektör ve birçok işletme, bazı şeyleri fırsata çevirdi. 2020 başlarında bir konteyner navlunu Türkiye ve Çin arasında $1800-2000 iken şu an $ 9 bin ve 10 bin arasında değişmekte.

Peki ne oldu da böyle oldu, oradan başlayalım isterseniz…
Armatörlere bakacak olursanız şunu derler; boş konteynerler, Çin ve Amerika arasında gidip gelmekte. Boş konteynerler bu iki ülkede bulunuyor ve burada boş konteyner olmadığı için navlunlar yükseldi. Bu, gösterilmek istenen taraf ama aslında gerçek bu değil. Neden bu değil? Konteyner üreticileri durmadan konteyner üretiyor. Şu an üretim kapasitelerini %50 artırmış durumdalar. İhracatımız her yıl artıyor. Bir şekilde konteyner var demek ki. Konteyner bulunamamış olsa ihracatımız artmaz, mallar elde kalır. Öyle de değil. Ama her nedense konteyner yok ve olmadığı için fiyatlar arttı. Sebep ne? Küresel kriz, küresel salgın vb.

Küresel Konteyner Krizinin Neresindeyiz?

Küresel konteyner krizinin neresindeyiz? Neden başladı ve nasıl biter?
Şimdi siz bir işletmeci olun. Bir ürün üretiyorsunuz. Ürettiğiniz ürünün %10-20 maliyetle üretiyorsunuz bir riskiniz var, eskiden $ 2000 para kazanıyorken şimdi $10 bin para kazanıyorsunuz. Maliyetler aynı, değişmedi. Aradaki farkı görüyor musunuz? Peki sizin böyle bir kazancınız varken, kazancınız artmışken bundan vazgeçmek ister misiniz? Bu durumu bir çırpıda bitirmek ister misiniz? Tabii ki bitirmek istemezsiniz. Onun için kısa vadede, konteyner krizinin bitmesi hayal.

Buradan şunu mu anlıyoruz? Birtakım kişiler, yüksek kazançtan memnun oldukları için krizi bahane edip bir şekilde bunu devam ettirmek mi istiyorlar?

YE: Evet. Peki ne oldu da bu kriz oldu? Bu tamamen pandemi sebebiyle mi oldu? Hayır değil. 5 yıl geriye gidip araştırırsanız, dünya çapındaki büyük oyuncuların armatörlerin sayısı çok fazlaydı. China Shipping vardı çok büyük bir oyuncuydu, iflas etti. Hamburg Süd’ü, Maersk satın aldı. Cosco’yu CMA satın aldı. Birbirlerini bu şekilde satın almış oldular ya da birleşmeler oldu. Eskiden birçok oyuncu vardı, bunların anlaşması ve bir araya gelmesi çok zordu. Fakat şu anda büyük oyuncu sayısı azaldı ve sayısı 6-7 tane oldu. Sayıları düşünce bir araya gelip, bir karar almaları çok normal.

Yani bir nevi tekelleşme mi yarattılar?

YE: Evet, şu an bir tekelleşme yaratıldı. Gerçek nedeni bu. Bir konteynerin maliyeti $1500- 2000 arasında. Demir çelik üretimi hiç düşmedi. Konteyner üretmek için demir çelik ürünü ve sac bulamıyorum denilecek olunsa, böyle bir şey de yok. Çelik ve konteyner üretimi var ama her nedense boş konteyner yok. Armatörler yani büyük oyuncular, 2 bin dolar kazanırken şu an 10 bin dolar kazanıyorlar.

Küresel Konteyner Krizi Biter mi?

Peki bu sorun nasıl çözülecek?

Bu durumda mevcut armatörlerle ve mevcut sistemle bitmesi pek mümkün görünmüyor. Artık eski rakamları bulmamız da zor gibi duruyor. Rakamlar 10 bin dolar olmasa bile bundan sonra 5 bin veya 6 bin dolar olabilir ancak. Artık 2 bin ve 3 binleri görmemizin, kısa sürede hayal olduğunu düşünüyorum.

Peki ne zaman bu rakamları görebiliriz tekrar?

Ülke birlikleri, Avrupa Birliği gibi büyük ülke toplulukları ve yeni oyuncular sahaya girerse, o zaman tekrar rekabet oluşabilir ve eski rakamlar yakalanabilir.

Ne diyorlardı, 2020 sonunda veya 2021 Nisan ayında konteyner krizi rahatlar deniliyordu ama olmadı. Şimdi konteyner var konteynerler daha fazla bulunuyor ama fiyatlar düşmüyor. Bugün emtia fiyatlarının çok yüksek olmasının bir nedeni de bu. Çin’den Türkiye’ye ürün alıyorsunuz 10 konteynerin navlunu 20 bin dolarken, şu an 200 bin dolar. Maliyetleriniz arttı. Ne yapacaksınız? Maliyetlerinize ekleyip, satış yapmak zorundasınız. Dünyayı iyi uyuttular. Sebep ne? Şu an herkes pandemi diyor. Pandemi biterse bu da biter deniliyor. İnsanlar uyanırsa ve sahaya yeni oyuncular girerse ancak o zaman biter ama o zamana kadar da biraz iş işten geçmiş olur.

Armatörler şunu da yapıyorlar. Daha önce herkes kendi gemisini kaldırıyordu. Mesela Mersin Limanı’ndan 10 bin konteyner yüklenecek. Her armatörün 2-3 bin veya 5 bin konteyneri var, gemi yarım gidiyordu. Şimdi öyle yapmıyorlar, aynı gemide gönderiyorlar. Birleşme oldu, rekabet ortamı kalmadı. Rekabet ortamı kalmadığı için şu an fırsatçılık var. Bunu, pandemiyi bahane ederek yaptılar. Bu süreçte Çin ve Amerika arasındaki yüksek ticaret hacminden dolayı konteynerler o tarafta yığıldı ve pandemi sebebiyle buraya gelemiyor. ‘Konteyner bulunamadığı için fiyatlar da arttı’ şeklinde lanse ediyorlar. Tamamen gerçek dışı. Gerçeklik payı varsa da çok az.

O zaman bu koşulların tam olarak ne zaman değişeceğini bilmediğimiz için bu konteyner krizinin de ne zaman biteceğini bilemiyoruz dersek yanlış olmaz sanırım?

YE: Bize diyebilirler ki, 5 ay sonra bu kriz biter veya azalır. Gerçekçi değil. Son bir yılda yaşanan artışlardan dolayı 10 yılda elde edebilecekleri kazançları 1 yılda elde ettiler. Kim böyle bir yüksek kazanç elde etmişken, bundan vazgeçmek ister ki? Bu, başka fırsatları da yaratıyor. 100 konteyner taşırken 100 konteynerin taşıma navlun ücreti 200 bin dolarken şu an 100 konteyner taşıma bedeli bir milyon dolar. Ve bu durum, sürekli emtia artışına neden oluyor.

Peki bu krizi aşmak için ne yapılabilir?

Yeni üretim hatları devreye girebilir. Çin’den ithal etmek yerine belki Türkiye’ye komşu ülkelerden ithal etme durumu olabilir. Belki ticaretin artık çok uzak ülkelerden değil daha yakın ülkelerden yapılması söz konusu olabilir. Burada üretim fırsatı doğabilir. Yeni üreticiler ve yatırımcılar çıkabilir. Bu da bir fırsat demektir. Bu da, konteyner sorununu bitirebilir. Yani Uzak Doğu’dan getirmek yerine, bu coğrafyada üretim yapılsa, kendi ülkenizde veya komşu ülkenizde pazarlamış olursunuz ve bir süre sonra rahatlama olur.

Pandemi sonrasında yeni normalde birçok sektörde olduğu gibi dış ticareti de daha çok dijital üzerinden yapmak durumunda kaldık. Gümrüklerde, pandemiden önce dijitalleşme ne durumdaydı?

YE: Pandemi öncesinde dijitalleşme, gümrüklerde vardı. Bu adım, daha önceden atılmıştı. 2000’li yılların başında gümrük beyanları manuel ortamda yapılırken daha sonra elektronik ortama taşındı ve altyapı çalışmaları tamamlandı. 2019 yılına gelindiğinde, ihracat beyannameleri tamamen dijital ortama aktarıldı ve kağıt ortamı tümüyle ortadan kalktı.

Tek pencere sistemi de hayatımıza girdikten sonra birçok başvuru ve belge, sistem üzerinden alınmaya başlandı. Örnek verecek olursak; ithalat yaptığınız zaman döviz transferi yazısı manuel olarak kağıt ortamında getiriyordunuz artık bir ID numarasıyla bunu yapabiliyorsunuz. Dahilde işleme belgesi, eskiden kağıt ortamındaydı artık dijital ortamda. Yatırım teşvik belgesi kağıt ortamındaydı şimdi dijital ortamda. İhracatlarda sağlık sertifikası, Kovid 19’dan önce de dijital ortamda vardı.

Pandemi ile birlikte gümrük süreçlerinde neler değişti? Bu süreçte dijitalleşme arttı mı?

YE: Kovid ile birlikte nasıl bir değişim oldu derseniz?

Kovid 19 ile dijital ve kurumsal altyapısı güçlü olan firmalar, bu süreçte evden çalışabildi. Cep Gümrük üzerinden evraklarını gönderdi. Dijital altyapısı güçlü olanlar, zorlanmadan bunları yapabildi. Fakat altyapısı iyi olmayan firmalar sadece ofisten çalışabildi. Böylece elektronik altyapının ve kurumsallaşmanın ne kadar önemli olduğu anlaşıldı. Bu süreçte firmalar, altyapılarını güçlendirmeye başladılar. Gümrüklerde bu adımlar daha önceden atılmıştı. Örnek verecek olursak; menşe ihracat evrakları hazırlanırken menşe belgesi, ATV belgesi, Euro 1, Forma gibi belgeler evrak ortamında hazırlanıyor, Ticaret Sanayi Odası’na gidiyordu, onaylanıyordu ve geri geliyordu ancak bu, çok zaman kaybına neden oluyordu. Gidiş geliş ve maliyet olarak ağır bir yüktü. Daha önceden süreç başlamıştı Kovid ile birlikte daha da hızlandı ve bunlar dijital ortama taşındı. Artık tüm bu saydığımız belgeler dijital ortamda hazırlanıyor.

Daha önceden İhracatçılar Birliği Entegrasyon vardı, işlemleri rahatlatmıştı. Tek pencere sistemi üzerinden genelde bütün kurumlar ve bakanlıklar entegre çalışıyordu. Sadece gümrükle sınırlı kalmıyor elbette. Altyapısı iyi olan bakanlıklar, örneğin Vergi Dairesi de Kovid’den önce dijitalleşme başlamıştı.

Eskiden ihracat yaptığınızda KDV iadesini almak için kağıt ortamında beyannemenizi sunuyordunuz ve bu şekilde KDV’nizi alıyordunuz fakat şimdi redoks sistemi, gümrükle birlikte dijitale entegre edildi. Artık dijital ortamda bunlar görülüyor. Yazışmalar ve tebligatlar da aynı şekilde e posta ile kep üzerinden yapılıyor.

Teması azaltmak için şu da oldu; geçici ithalat yaptığınızda çıkışında ürünlerin, gümrük yetkilileri tarafından fiziki olarak muayene edilmesi gerekiyordu. Fiziksel teması azaltmak için elektronik ortamlara evraklar yükleniyor. Bir şüphe ya da ihmal varsa, o zaman fiziki bir muayene yapılıyor. Dijital altyapısını güçlendiren ve personelini yetiştiren firmalar, bunun meyvelerini çok rahat bir şekilde yedi.

Gümrüklerdeki Dijitalleşme Süreci Devam Ediyor

Kovid ile birlikte diğer süreçler hızlandı. Antrepo beyannamesi, Ankara’da pilot bölge uygulamasında dijital ortamda sağlanıyor. Eksiklikler tamamlandıktan ve gerekli altyapı sağlandıktan sonra antrepo süreçleri tamamen dijital olacak. Antrepo süreçleri de tamamlandıktan sonra ithalat beyannameleri de dijitale dönüşecek. Tabii bu altyapının da güçlü olması gerekir çünkü evrak sayısı çok fazla oluyor. Bu altyapının kaldırıyor olması gerekir. Ülke altyapısı da bu anlamda önem kazanıyor. Sadece gümrük değil diğer bakanlıkların entegrasyon ve altyapı çalışmalarının da birbirine paralel bir şekilde olması gerekiyor. Şu ana kadar çok başarılı bir şekilde devam etti. Ciddi bir mesafe kat edildi bundan sonra daha iyi ve başarılı olacak.

Pandeminin devam etmesi sebebiyle bir süredir fiziksel seyahat yapılamadığı için gümrüklerde dijitalleşme kapsamında planlanan neler var?

YE: Şu şekilde örnek verebilirim; diyelim benim İstanbul’da uzlaşmam var. Bu uzlaşmaya bir sebepten dolayı katılamıyorum, erteleyebiliyorum. Eskiye göre bazı esneklikler var. Fakat gümrük işlemi yapıyorsanız, orada bulunmanız lazım. Orada ofisinizin ve müşavirinizin olması gerekiyor. Gümrük sektörü, diğerleri gibi değil. Fakat az önce dediğim gibi adımlar atıldı zaten. Antrepo süreçleri, pilot bölgeyle dijital ortama alındı. İthalat süreçlerindeki eksiklerin tamamlanması ile birlikte bütün süreçler dijital ortama taşınmış olacak.

Bu süreçte, gümrük çalışanlarının veya dış ticarette çalışanların, “şöyle bir şey olsa bizim ihtiyacımızı karşılardı” dedikleri bir şeyler var mı?

YE: Şu anda beklenen şu; sektörün tamamı, ithalat süreçlerinin dijitale geçmesi yönünde büyük bir beklenti içinde. Bu noktaya da gelinecek çünkü ciddi mesafeler kat ettik. Burada aslında güven çok önemli. Avrupa ülkelerinde kolaylaştırmaya ve basitleştirmeye çok önceden, ortalama 20 sene önce başlamışlar. Biz de onları örnek alarak, onaylanmış kişi statü belgelerini hayatımıza kattık. Şimdi yetkilendirilmiş yükümlü sistemleri devreye alındı. Hangi firmalar için bu devrede? Güvenlik açısından, kurumsal olarak ve mali açıdan belli bir seviyede olan firmalar bunu elde edebiliyor. İlerleyen zamanlarda, bu firmaların sayısı da artacak. Burada karşılıklı güven önemli. Devlet mükellefine güvenecek, mükellef dürüst olacak ve devlete güvenecek.

Dijitalleşmeyle Birlikte Birçok İllegal Durum da Ortadan Kalkacak

Her şey tamamen legal olacak çünkü bütün kurumlarla tamamen entegre çalışacak. Artık elden belge getirme olmayacak, sadece dijital belge olacak. Bu durumda sahte belge gibi bir durum da söz konusu olmayacak. Her şey dijitalde kayıt altında olacak. Bu sadece ulusalda geçerli değil uluslararasında da geçerli olacak. Bazı ülkeler buna başladı ama biraz yavaş gidiyor.

Diyelim ki gümrüğe bir menşe belgesi sundunuz, menşe belgesi sahte olabilir. Bunu sorgulayacak bir kurum olacak. Şu anda ICC bunu yapıyor. Ülkeler sisteme entegre olduktan sonra, belge gerçek mi değil mi sistemden görülebilecek.

Gümrüklerdeki bu örnekler çoğaldıkça hem ticaret kolay olacak hem güven ortamı oluşacak hem de maliyetleri düşürmüş olacak.

Gümrük sektöründe çalışan kişilerin, dijitalleşmeye bakış açısı nasıl?

YE: Gümrük çalışanlarının dijitalleşmeye bakış açısı gayet pozitif. Eskiden bu sektörde yetişmiş personel bulmak çok zordu. Bilgisayar kullanmayı bilen insan çok azdı. Fakat şu anda öyle değil. Gençlerimiz bilgisayarı ve teknolojiyi gayet iyi kullanıyor. Kendini geliştiriyor.

Hala dijitale hazır olmayan varsa da kendini hazırlıyor ve yeniliyor. Çünkü demode kaldığınız zaman saf dışı kalıyorsunuz. Sürekli kendinizi güncellemek durumundasınız. Bunun herkes farkında ve bu sebeple de herkes kendini güncelliyor ve geliştirmeye çalışıyor.
Gümrük müşavirleri açısından bakarsanız, mevzuat ve yazılım programları kullanıyorlar. Personelini eğitiyor ve geliştiriyor. Altyapısını geliştiriyor çünkü bunu yapmadığı zaman ayakta kalamıyor.

Dış ticaret sektöründe, sizin dijitalleşmeye bakış açınız nasıl? Bu konuda siz neler düşünüyorsunuz?

YE: Ben de pozitif düşünüyorum. Sektörün de düşüncesi bu yönde. Örnek vermek gerekirse daha önce 100 kalemlik bir eşya için 100 kalemlik bir beyanname yazıyordunuz. Bunu yazmak, personelinizin ortalama 1,5 gününü alırdı. Şimdi uveal gibi programlar aracılığıyla beyannameyi, dijital olarak gümrük müşavirinin ofisine gönderiyorsunuz. O beyannamenin yazılması artık dijitalde 10-14 dakika sürüyor.

Arada ciddi bir zaman farkı var. Hem pratik hem de zamandan kazanıyorsunuz.

YE: Tabii kim bundan memnuniyet duymaz? Zamandan kazanıyorsunuz. İş gücü kaybı yok. Hata oranı çok düşük. Böylece verimlilik de artıyor. Dijitalleşme hem sanayici tarafından hem de gümrük müşaviri tarafından gayet olumlu karşılanıyor.

Birçok dış ticaret fuarı ve etkinlikleri şu süreçte çevrimiçi olarak yapılıyor. Sizce dış ticaretteki geleneksel yöntemler daha fazla online yöntemlere evrilir mi?

YE: Fiziksel fuarları ve online fuarları, artıları ve eksileriyle beraber ele almak lazım. Geleneksel yöntemlerde, diyelim ki bir yere fuara gittiniz. Oraya gitmişken sadece fuar değil o ülkenin yemeklerini yersiniz, insanlarını tanırsınız. Bu durum insanları sosyalleştiriyor. O ülkenin insanlarını birbirlerine yaklaştırıyor. Bunlar pozitif yanı.

Negatif yanı ise patronun cebinden biraz daha fazla para çıkıyor. Çünkü seyahat, konaklama ve yeme içme maliyeti var. Bunlar maliyetli oluyor. Diğer türlü fiziksel seyahatte yeni insanlar tanıyacaksınız, belki yeni ticari bağlantılar kuracaksınız.

Online fuarlara gelince; etkinliğe online olarak katılarak zamandan kazanıyoruz. Seyahat, konaklama ve yeme içme maliyetimiz yok, bunlar için patronun cebinden bir şey çıkmıyor. Online olarak ticaret gerçekleştirilebiliyor. Çalışan ofise gitmedi, fuara da fiziksel olarak gitmedi, oturduğu yerden online olarak çok az bir maliyetle bağlantıyı kurdu ve ticareti gerçekleştirdi.

Patron, online fuara kendi de katıldı. Online olarak katıldığı fuarda, ürünleri ve pazarı gördü. Fiziksel olarak gittiği zaman ise biraz şehri gezdi, belki aklında olmayan bir şey fark etti, o an bir fırsat gördü. Bu ona, başka bir kapı da açılabilir. Bu açıdan baktığımızda, fiziksel fuarların pozitif tarafı bu.

Burada gidilen ülkenin bize olan coğrafi yakınlığı ve uzaklığı da önem kazanıyor. Çok uzak bir ülkeye hatta farklı bir kıtaya gidiyorsanız seyahat ve konaklama gibi maliyetleriniz de artacaktır. Almanya’ya gitmekle Afrika’da veya Amerika’da bir yere gitmek için harcanan vakit ve maliyet aynı olmayacaktır değil mi?

YE: Tabii aynı olmayacaktır. Bugün bazı Afrika ülkelerine gitmek, sağlıklı kalıp dönmek neredeyse imkansız gibi bir şey. Özellikle böyle ülkeler için etkinliklerin online olması tamamen pozitif bir durum. Negatif hiçbir yanı yok. Afrika’ya gidip gelirken, işin içine hayati riskler de giriyor. Afrika için en iyi yol, online etkinlikler.

Her zaman seyahat yapamayabiliriz, her ülkeye gidemeyebiliriz, koşullar elvermeyebilir, yaşımız, sağlık durumumuz veya maddi durumumuz seyahat etmeye engel olabilir. Herkesin fiziksel ve maddi imkanları, seyahat etmeye ve fiziksel fuarlara gitmeye imkan vermeyebilir.

Tabii dediğiniz gibi burada, şirketin mali durumu da etkili oluyor. Büyük bir firmaysanız çalışanlarınızın iş için gideceği fuar, etkinlik ve iş ziyaretlerine ayırabileceği bütçe varken daha küçük ölçekli bir firmaların bu fuarlara, etkinlik ve iş ziyaretlerine ayırabileceği yeterli bütçesi olmayabilir.

YE: Tabii burada şirketin mali yapısı da önemli. Gıda firmalarının ortalama %80’i küçük ve orta boy işletmelerdir. Bir yere gitmek için bu ziyaretleri yapabilecek yabancı dil bilgisi olan çalışanlar olması gerekiyor. Eğitimli personelinizin olması gerekiyor. İşletme sahibi gidecekse ve yeterince dil bilmiyorsa, yanında yabancı dil bilen birinin de gitmesi gerekiyor. Sizinle birlikte, size eşlik edecek insanların da ayrıca seyahat, konaklama ve yeme içme maliyetleri olacak. Bu tarz küçük ve orta boy firmalar için online etkinlik ve fuarlar çok daha avantajlı oluyor.

Bir yere fiziksel olarak gidip, orada yeni fırsatlar yakalama ihtimaliniz sektörde yüzde 10 bir olasılık. Ancak sektörün %10’una hitap eder. Bu açılardan baktığımızda, sektörün %90’ına daha çok online hitap ediyor.

Dış ticaret yöntemlerinin geleneksel yöntemlerden daha fazla olarak çevrimiçi yapılması, dış ticaret sektörünü ve sektör çalışanlarını sizce nasıl etkiler?

YE: Her anlamda pozitif etkiler. Negatif hiçbir yanı yok. Günümüzde artık zaman çok önemli. Dış ticareti ve dış ticaret faaliyetlerini online olarak yaptığınızda, zaman kaybetmiyorsunuz. Fiziksel olarak seyahat ederken uçağa binmek için yolda vakit geçiriyorsunuz. Seyahat süresince zaman harcıyorsunuz. Havalimanından, toplantının yapılacağı yere gitmek için de yine hem para hem zaman harcıyorsunuz. Bu anlamda dış ticaretin online olması, mantıklı düşünen herkes ve sektör için avantajlı bir durum.

Ama teknolojiyi bilmeyen ve kullanamayan insanlarımız da var, bunlar azınlıkta. Dijitale ve dijitalleşmeye yatırım yapmayan firmalar var. Bu kişiler, bu dijitalleşme sürecini tamamlayana kadar geleneksel yöntemleri kullanmaya mecbur kalacaklar.

Bu firmalar da ekibe teknolojiyi bilen ve kullanabilen kişileri alarak, bu sorunu çözebilirler, ne dersiniz?

YE: Tabii ekibe dijitali bilen ve kullanabilen birilerini alabilir. Bir danışmanlık firması aracılığıyla dijitalleşmeyi sağlayabilir. Coimex gibi dijital B2B dış ticaret platformu üzerinden dış ticaret yapmayı denese, bir daha vazgeçmeyecektir.

Son olarak, sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mı Yahya Bey?

YE: Son olarak eklemek istediğim şu var. Pandemi sürecinde sağlık sektöründe çalışanlar, kahraman ilan edildi. Bence de kahramanca mücadele ettiler. Ama görülmeyen kahramanlar, gümrük sektöründeki gümrük çalışanlarıdır. Neden diyeceksiniz? Yasak demeden, işlerini hiç aksatmadılar ve gece gündüz fedakarca çalıştılar. Kahramanlığı hak ediyorlar. Fakat hak ettikleri değeri görüyorlar mı derseniz? Yeterince görmüyorlar. En başta konuştuğumuz konu, bana sorduğunuz soru neydi? Konteyner kriziyle ilgili konuştuk.

Malum 2-3 yıldan beri ordino ücreti konusu konuşuluyor. Haberlerde de çıkıyor. Ordino ücreti, bugün 250 lira civarında. Şu an konteyner krizi için çok büyük rakamları konuşuyoruz. Konteyner takip formu ücreti 70-80 dolar. Konteyner takip formu ücreti nedir? Siz konteyneri limandan dışarı çıkartacaksanız, sistemden buna izin veren bir beyan ücreti ödenir. Bunun işletmeye maliyeti maksimum 5 dolar. Maliyeti 5 dolar olan bir ürünü, 80-90 dolara satıyorsunuz ve ithalatçı, ihracatçı ve sanayici bunu görmüyor. Fakat gümrük müşavirleri, ateş hattının tam ortasında kalıyor. Ortada Ticaret Odası, bir taraftan Zirai Karantina, Tarım, bir taraftan İhracatçılar Birliği, nakliye şirketleri, liman, sanayici ve bunların tam ortasında gümrük müşaviri yer alıyor.

Dış ticareti yöneten gümrük müşavirleridir. Gümrük müşavirleri ücreti her yıl %9-11 oranında artar. Bunun için yaygara koparılır. Küçük şeylere, küçük balıklara takılınır ama armatörlerin yaptığı gibi 2000 dolardan 10 bin dolara çıkan şeyler görülmüyor.


Benim son olarak tavsiyem; küçük şeylerle uğraşan asla büyüyemez. O yüzden gözlerin açsınlar. Sanayici de gözünü açsın. Küçük şeylere takıldıkça, büyük şeyleri de kaçırırlar. Aynı şimdi olduğu gibi…

Bir ihracat beyannamesi 180 lira, diğerinin maliyeti 5 dolar, 80 dolara satın alıyor hiç itirazı yok. Ordino ücretinin hiç maliyeti yok. Ordino nedir biliyor musunuz? Bir sticker. Bir personelin bunu yazması bir iki dakika sürer. Hiçbir sorumluluğu ve cezai müedesi yok. Buna itirazları yok. Ama gözler, adeta cehennemin ortasında duran, işini yöneten, evrakları hazırlayan, kendi eksiklerini gideren gümrük müşavirlerinin 170-180 lirasına çevriliyor. Hala bu çok yüksek bir rakam gibi görülüyor ama 10 bin dolar gibi çok yüksek bir rakam değil. Bütün sektöre ve ticaret erbaplarına derim ki, büyük düşünelim. Büyük düşünelim ve büyüyelim. Yatırımlarımızı da, büyük düşünerek yapalım. Ufkumuzu açalım, vizyonumuzu geliştirelim. Altyapımızı güçlendirelim ve kaçan büyük şeyleri de görelim. Söyleyeceklerim bu kadar.

Değerli katılımınız ve katkınız için çok teşekkür ederiz Yahya Bey.

Röportaj: Figen Karaaslan

Comments are closed.